26 Ekim 2014 Pazar

Erasmus Günlüğü - 1

     Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba :)

     Burayı biraz ihmal ettim ama gerçekten haklı sebeplerim mevcut. Şimdi hikayemi dinlerken bana hak verirsiniz umarım.

     Üniversiteye gelen herkesin hayali Erasmus öğrencisi olabilmektir. Kendiniz istemiyor olsanız bile etrafınızdakiler mutlaka bunun muhabbetini yapmıştır. Erasmus ile ilgili uzun uzun bilgi vermeyeceğim, Google bu konuda size yardımcı olacaktır. Ancak deneyimlerimden bahsetmek istiyorum.

     Herkesin aksine ben hiç Erasmus hayali kurmamıştım. Yurt dışını gezmek hepimizin isteğidir ancak Erasmus gibi bir programa dahil olacağımı hiç düşünmüyordum. Derken bir gün Erasmus başvurularının başladığına dair e-posta aldık ve bölümümden sevdiğim arkadaşlarım da dahil hepimiz başvuruda bulunduk. Duyduğum kadarıyla diğer üniversitelerde sınav sonucu öğrenciler seçilirken bizim üniversitede bu not ortalamasına göre belirleniyor. Notun ne kadar yüksekse adı duyulmuş üniversitelere girmen o kadar kolaylaşıyor. Tabii bir de az kontenjan mevcutsa bayağı kapışmalı bir sistem oluveriyor bu Erasmus.

     Derken sonuçlar açıklandı ve İngiltere'yi kazandığımı öğrendim. Önce bahar dönemi için orada olmak istiyordum ancak sonra iki dönem de okuyabileceğimi öğrendim ve uzattım. Sonuç olarak şu an İngiltere'deyim ve her şey çok güzel :)

     Erasmus'un karın ağrıtan tek tarafı okulu kazanıp kazanamadığınızı öğrenmek için beklediğiniz an ve sonra hem kendi okulunuzun hem karşı kurumun belgeleriyle uğraşmak. Bahar döneminde gidecek arkadaşlarımın henüz işlemlere başlaması gerekmediğinden ben erken başlamıştım ve hepsine bu kadar belge işi olduğunu anlasaydım asla başvurmazdım diyordum. Kabul mektupları, vize için belgeler, hibenin çıkmasını bekleme, bankalarda hesap açtırma... Yığınla iş yapmak gerekiyor Erasmus için.

     Çok karamsar oldu değil mi? Merak etmeyin şimdi aydınlatıyorum yazıyı :) Uçağım hareket edene kadar ben hala pişman olduğumu savunuyordum. Ancak kalkış anından sonra hayatımın yeni bir döneminin başlayacağını ve bu güzel deneyimden belki yıllar boyunca bahsedeceğimi fark ettim.



     Evet bir sürü belge işleriyle uğraştım ve her gün farklı yerlere koşuşturdum. Ama hepsine değiyor. İşte bu süreç boyunca buraları azıcık ihmal ettim, umarım affedersiniz.

     Uçaktan inince Londra'da ufak bir tur yaptım tren istasyonuna gidene dek. Piccadilly Circus'a hayran kaldım. İnternette hep fotoğraflarını görüyordum ancak yakından daha da güzelmiş :) Küçük bir New York gibi. Şimdi gezdiğim diğer yerlerin de fotoğraflarını koyuyorum ki biraz içiniz açılsın.







     Geldiğim okulla ve onun bulunduğu yer ile ilgili paylaşımlarımı da bir sonraki yazıda bulabileceksiniz, beklemede kalın :)

NOTLAR
  • Baktığınız bir hayvan dostunuz varsa ve uzun süreyle onu arkanızda bırakacaksınız inanılmaz özlüyorsunuz. Erasmus bitse de dönsem diye düşünüyorum bazen. Kedimi çok özledim!
  • Gittiğiniz ülke pahalı da olsa mutlaka ucuza bir şeyler alabileceğiniz yerler mutlaka mevcut oluyor. Gözünüzde büyümesin yer seçerken. İngiltere ile ilgili beni en çok o korkutuyordu ancak Poundland gibi her şeyi 1 pound'a satan yerler var.
  • Ne kadar çalışkan öğrenci olursanız olun, bir yerden sonra ders çalışma isteğiniz yok olup gidecek ve gezenti bir bireye dönüşeceksiniz :) 
  • Yalnız gidiyorsanız ve gittiğiniz yerle ilgili hiçbir bilginiz yoksa korkmayın. Ben de öyleydim ama zamanla her şey rayına oturuyor ve bir anda oranın yerlisi oluveriyorsunuz :)
  • Havaalanında iner inmez oradan hat satın alın. Sonra vakit bulamayabilir ya da unutabilirsiniz. Çok ihtiyacınız olacak.