21 Mayıs 2015 Perşembe

David Garrett İstanbul'daydı!

     Konser kadar güzel ne var ki? Yine şahane bir sanatçıyı dinlemek için koşa koşa konsere gittim. Artıları olsa da maalesef eksileri de olan bir konser yaşadım. Detaylara ve fotoğraflara sizi daha fazla meraklandırmadan hemen geçiyorum.



     Ben saat 19.00 civarı Haliç Kongre Merkezi'ne gittim. Konser 21.00'da başlayacaktı. Henüz kimse gelmediği için etrafı inceleme fırsatı da edindim. Ortaya kocaman bir atıştırmalık ve içki masası kurulmuştu. Ayrıca sandviç ve çay gibi sıcak içecekler satan küçük bir tezgah da mevcuttu. Daha önce Haliç Kongre Merkezi'ne gitmediğim için bu her etkinlikte olan bir şey mi bilmiyorum ama kokteyl olayı hoş olmuştu.


     Etrafta boy boy David Garrett afişleri ve kartonları vardı. Photobooth dediğimiz arka arkaya fotoğraf çekip çıktısını alabileceğiniz bir kutu, IEG'nin Muhteşem Yüzyıl sergisi ile alakalı bir standı ve David Garrett'ın albümlerinin satıldığı bir masa da ortamda mevcuttu. Ayrıca bu kadar dikkatli bakınırken IEG kurucu ve yönetici ortağı Selim Sefada'yı da gördüm. Kendisiyle Boğaziçi Üniversitesi'ndeki "Eğlence Kariyeri Zirvesi" isimli panelde tanışıp konuşma fırsatı elde etmiştim. Sektörde önde gelen isimlerden biri ve konser öncesi bir oraya bir buraya koşuştururken işini ne kadar ciddiyetle yaptığına da şahit olmuş oldum.  


     Böyle etrafı geze geze saati 21.00 ettim. Fakat kapı açılışında gecenin ilk problemini yaşadık. Pek çok insan içeride bekletildi ve bu izdihama sebep oldu. Sonradan David Garrett'ın prova aldığını o yüzden beklediğimizi öğrendik. İçeri girdik ve heyecanla Garrett'i beklemeye başladık. Çok da bekletmeden hemen sahneye geldi. Piyanist arkadaşı Julien Quentin kendisine eşlik etti ve bu ikili gerçekten kulakların pasını sildi. 2015 resital turnesi kapsamında Johannes Brahms'ın eserlerini çaldılar. Keman ve piyano sonatları bitince de "Smooth Criminal" gibi bazı şarkıları çalmayı da ihmal etmedi David Garrett. Ara ara Türkçe konuşup şirinlikleriyle de seyirciyi gösterisine çekebilmeyi başardı.
    
      Konser bitimine yakın David Garrett şarkılar arasında biraz beklemeye başladı alkış için. O sırada konser bitti sanıp kendisini yakından görebilmek için seyircinin bir kısmı sahneye koşup izdiham yarattı. Bir anda numaralı koltuklardan zevk alarak izlediğimiz konser açık havada herkesin sahneye yakın olabilmek adına birbirini ezdiği bir konsere dönüştü. Bu sefer istifini bozmayıp yerinde oturarak izlemeye çalışan seyirciler mağdur duruma düştü. Görevliler artık bir süre sonra müdahale dahi edemedi. David Garrett da, "Beni buradan izlemeye devam edebilirsiniz. Ancak lütfen sahneye bir şey atmayın. O da benim için değil, kemanıma gelmemesi için önemli." dedi. Hiç hoşuma gitmese de Türk olduğumuzu burada da gösterdik cümlesini kurmak zorundayım. Sektörle ilgili olduğum için de o an sanatçıdan sonra düşündüğüm organizasyon ekibinde yer alanların bu krize nasıl karşılık verdiğiydi. Eminim hepsi öfke ve üzüntü içine düşmüştür.


     Konserdeki aksaklıklar bununla kalmadı maalesef. Bu güzel gece ardından David Garrett imza dağıtacaktı. Her şey iyi hoştu. Ancak unutulan şey yaşını ya da ait olduğu cemiyeti önemsemeyip saygı unsurunu göz ardı eden kişilerin sıra yapamama huyuydu. Yine üzülerek söylüyorum ki Türkler ne olursa olsun, nerede olursa olsun Türk. Burada organizasyon ekibinin hatası şerit çekerek tek sırayı en başta oluşturamamak. Sonra ortaya çıkan izdihamı dağıtmak elbette ki zor. Fakat bunun için gerçekten ekip suçlanabilir mi? Çünkü o sıra boyunca öyle muhabbetlere ve görüntülere şahit oldum ki insanların laftan anlamamasının ve saygı denen şeyin noksan olmasının aslında temel problem olduğunu anladım. Bir bayanın yanında başka bir bayan araya kaynamaya çalışıyor ve en sonunda sırada düzgün duran bayan sinirlenip, "Görevliler sıra oluşturulması konusunda bu kadar uğraşırken siz hala nasıl sıraya girmeye çalışıyorsunuz? Israrla yanımda bekliyor ve girmeye çalışıyorsunuz, ancak size sıramı verme gibi bir niyetim yok. Herkes gibi düzgün sıraya geçin lütfen. Arkada bekleyen diğer insanların suçu ne? Sizin ayrıcalığınız ne?" diyerek söylendi. Diğer bayan bu lafları duymasına rağmen hiçbirini umursamadı ve beklemeye devam etti. Bunun üstüne de sıradaki bayan, "bari yüzünüz kızarsaydı da duvara konuşmadığımı anlasaydım." dedi. Bu lafa rağmen istifini asla bozmadı ve sıraya girme denemelerine kaldığı yerden devam etti. Bu manzaraları görmek beni gerçekten çok üzdü. İnsan olarak koyun gibi güdülme ihtiyacı hissediyoruz. Bir çoban başımızda olsun bize sıraya girmemiz için uyarı yapsın, şerit çeksin veya başka düzenekler oluştursun. Çünkü biz kendi aklımızı kullanarak sıra oluşturamıyoruz ve saygı duyamıyoruz başkalarına. Maalesef kendi başımıza yönetemiyoruz kendimizi. Bu kadar aciz olmamalıyız diye düşünüyorum.

     Bu olayı daha fazla detaylandırmadan David Garrett ile tanıştığım kısma geçerek ortamı yumuşatayım. Şansıma sıranın önündeyim dolayısıyla fazla beklemeden kendisiyle tanıştım. Çok bekleyen olduğu için her şeyin aniden gelişmesi ve gitmem gerekiyordu. Uzun yıllardır ülkemize gelmesini beklediğimi ve tekrar gelmesini temenni ettiğimi söyleyerek konser DVD'sini ve biletimi imzalattım. Bileti imzalarken adımı yanlış anlayıp "ililadya" yazması da yıllarca gülerek hatırlayacağım bir anı oldu. Ardından fotoğraf da çekildim fakat maalesef o an kameraya bakmamış. Bakmasa da aynı karede olmak bile bana gurur veriyor açıkçası. Malum kendisi "dünyanın en hızlı keman çalan müzik dehası" sıfatına sahip. Umarım kendisi bütün bunlara rağmen bizi sevmiştir ve tekrar gelir. Gel yine dahi kemancı!


NOTLAR

  • David Garrett dinlememiş olanınız varsa mutlaka hemen dinleyin. 
  • Haliç Kongre Merkezi'ne hiç gelmemiş olanınız ve karşı tarafta oturanınız varsa metrobüs hayat kurtacınız. Halıcıoğlu durağında inip beş dakika yürüyerek mekana ulaşabilirsiniz.
  • IEG ve Piu müzik organizasyon ekibinde yer alıyor. Ayrıca YapıKredi ana sponsor. Teknoloji sponsoru Toshiba, konaklama sponsoru ShangriLa Bosphorus, radyo sponsoru ise Power Love FM.
  • İmzalaması için Julien Quentin'e daha iyi bir kalem verilmeliydi. İmzaladığı her şey silindi neredeyse. Kendiminkini zor muhafaza edebildim.
  • Flaşlı fotoğraf çekilmesine izin verilmemesi gerekiyordu. Sanatçıdan önce beni bile inanılmaz rahatsız etti. Fotoğraf ve video çekilmesine lafım yok ancak flaş gibi dikkat dağıtıcı bir şeyin kullanımı engellenmeliydi.
  • Konserden sonra tek dileğim keman çalınırken alkışlayarak ritm tutup halay moduna bağlayan, oturduğu koltuktan kalkıp sahne önüne yığılan, sıra yapmaktan aciz, saygısı olmayan ve izdiham yaratmayı hobi edinmiş kişiler umarım bir daha hiçbir konsere gidemezler.