7 Ağustos 2015 Cuma

Film Eleştirisi: Strangerland

     Herkese merhaba. Yine buralardan biraz uzaklaşmış ve vakit ayıramamış olmamdan dolayı özür dilerim. Ancak staj dönemim olması dolayısıyla oldukça yoğunum. Bir bahane değil elbette ama blogger olmanın ne kadar özveri isteyen bir iş olduğunu anladım. Ayrıca 3 Temmuz'da gerçekleşmesi beklenen Jessie J konseri olsaydı onunla ilgili yazımı paylaşacaktım o sırada ama maalesef 11 Eylül'e ertelendi. Dolayısıyla bir ay kadar sizi bekleteceğim. Şimdi asıl içeriğe geçiyorum, iyi okumalar :)

     Genelde yazılarımı okuyanların tercih edeceği filmleri paylaşmayı düşünüyordum ancak iyisiyle kötüsüyle bir filmi yorumlamak gerektiğine inandığım için son zamanlarda izlediğim ve beğenemediğim bu filmi sizinle paylaşmak istedim. Aksi düşüncesi olan varsa ve belirtirse çok sevinirim zira internette yabancı sitelerde de film kritikleri benimle aynı fikirdeler.

     Genelde kısa film ve belgesel üzerine çalışan Kim Farrant tarafından çekilen "Strangerland", Türkçe adıyla "Fırtınanın Ortasında" iki çocuğu kaybolan ve Avustralya'da çöl kasabası olan Nathgari'de yaşayan ailenin dramını anlatıyor. Ülkemizde 17 Temmuz 2015'te vizyona giren filmin çalışmalarına 31 Mart 2014'te başlanmış.




     Filmde Catherine (Nicole Kidman) İngiliz eczacı Matthew (Joseph Fiennes) ile evlidir. Henüz reşit olmamış Lily (Maddison Brown) isminde bir kız çocuğu ve Tom (Nicholas Hamilton) isminde de küçük bir oğlu vardır. Bu kasabaya yeni taşınmış olan aile adaptasyon sorunu da yaşamaktadır. Lily okulu asar ve kardeşini de peşinden sürükler. Filmdeki sahnelerden anlaşıldığı kadarıyla aile olarak da birbiriyle fazla iletişim kurmayan bireyler oldukları için çocukların aileden uzaklaşması ve aynı ortamda bulunmak istememesi anlaşılır bir durum. Fakat Lily ve kardeşi Tom kum fırtınasının çıktığı gün kaybolur ve onların bulunması için yardıma yerel polis David Rae (Hugo Weaving) gelir.




     Film buraya kadar yavaş ilerlemektedir ancak çocukların kaybolması ve fragmandaki sahneler sebebiyle filmin artık aksiyon içereceğini düşünüyorsunuz ama sonra çok yanıldığınızı fark edip iki saat boyunca aynı durağanlıkta geçen bir filmi seyrediyorsunuz.




     "Strangerland" Nicole Kidman'ın 1989'daki "Dead Calm" filminden beri oynadığı ilk bağımsız Avustralya filmi. Çektiği pek çok filmle oyunculuğunu kanıtlayan Nicole Kidman burada da tek başına eleştirildiğinde gerçekten harika bir iş çıkardığı söylenebilir. Özellikle Dogville (2003) filminin hala sahne sahne aklımda olduğunu belirtebilirim. Burada da psikolojik değişimlerini ve fiziksel reaksiyonlarını oldukça iyi sergilemektedir. Ancak oyunculuk bu filmi kurtaramamış. Lily'nin cinselliğe düşkünlüğü ama aynı zamanda içine kapanıklığı, bunun babasındaki yansıması, annesinin Lily'nin kıyafetlerini giyip günlüğünü okuyarak onun gibi yaşamaya çalışması, Matthew'un kontrolcü bir tutum sergilemesi ve eşini suçlaması gibi oyuncuların rollerinin haklarını verdiği sahneler mevcut. Yine de dediğim gibi film sizi içine alamıyor.




     Aile dramı filmlerde sürekli işlenen temaların başında geliyor. Bu film sanırım bunun dışına çıkmak istemiş ve konu bir yerden sonra boş kalmış. Sinematografik açıdan kullanılan renkler, minimal sesler ve uçsuz bucaksız hem özgürlük hem korku duygusunu barındıran manzara görüntüleri oldukça iyi. Ancak konuyla bir arada aynı önem çerçevesinde bunlar işlenememiş. Her film bittiğinde seyirci genellikle bir sonucun onlara sunulmasını, ima ettirilmesini ya da ufak ipuçlarıyla önlerinde olmasını ama onların hayal gücüne bırakılmasını ister. Fakat bu filmde hiçbiri yapılmıyor. Spoiler vermek istemediğim için filmin sonundan ya da olan olaylardan bahsetmeyeceğim ancak sonunun seyirciye bırakılması istenmiş dahi olsa bu kadar açık bırakılması insanların vaktini boşa değerlendirdiği izlenimini uyandırıyor. Pek çok kritiğin yorumunu internetten araştırarak kendiniz de görebilirsiniz.




     İsmi sebebiyle "stranger" yani "yabancı" bir yerde olmaları aileyi etkileyen unsurlardan biri. Ayrıca bu "yabancı" olma durumu aile içinde de geçerli. Birbirlerini çok iyi tanıyamamış ve kopuk bireylerden oluşan ailenin temel probleminin iletişimsizlik olduğu açıkça gözlemleniyor. Bu sebeple film isminin ve kullanılan görüntülerin uyumlu olduğu aşikar. Ancak dediğim gibi film seyirciyi içine alamıyor ve filmin ismindeki gibi "yabancı" kalıyorsunuz. Aynı tonda soluk renkler ve aynı durağanlıkla sonu olmayan iki saatlik bir film izlemiş oluyorsunuz.




     Oyunculara ve fragmana güvenerek izlediğim filmden maalesef tamamen tatmin olmadım. Dediğim gibi pozitif yönleri olan ancak bir o kadar da negatif tarafı mevcut bu filmi izleyip izlememeyi size bırakıyorum.

     Fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder